bring to

  1. (a) ayıltmak, kendine getirmek, diriltmek, canlandırmak, aklını başına getirmek, (b)
    den. geminin
    başını rüzgâra çevirmek, gemiyi orsa alabanda etmek, (c)
    bring to bear: etkilenmesine sebep olmak, (d)
    bring to book: hesap verdirmek, (e)
    bring to pass: yaptırmak, husule getirmek, vukua getirmek, iras etmek.
neticelendirmek Verb
eriştirmek Verb
durgun hale getirmek Verb
durdurmak Verb
durdurmak Verb
iyi sonuçlamak sonuçlandırmak Verb
iyi sonuçlandırmak Verb
yıkıp yok etmek Verb
sonuçlamak sonuçlandırmak Verb
kanun önüne çıkarmak Verb, Law
deftere geçirmek Verb
hesap sormak Verb
öne getirmek Verb, Information Technology
tam kapasiteye çıkarmak Verb
mahvetmek Verb
duruşmaya başlamak Verb
dize/yola getirmek, boyun/baş eğdirmek, itaat altına almak.
canlandırmak Verb
açıklamak, aydınlığa çıkarmak/kavuşturmak, tavzih etmek, vuzuha kavuşturmak, açıkça göstermek, keşfetmek,
meydana çıkarmak.
Many facts were brought to light during the investigation. 19
come to light: açıklanmak, meydana çıkmak, aydınlığa çıkmak/kavuşmak, tevazzuh etmek, vuzuha kavuşmak, keşfedilmek.
Some curious facts came to light.
olgunlaştırmak Verb
boşa çıkarmak, başarısızlığa/akamete uğratmak.
akim bırakmak Verb
oluşturmak, oldurmak, vukua getirmek, vukuuna sebep olmak, ifa etmek, başarmak.
başarı ile sona erdirmek, sonuçlandırmak, icra/ifa etmek, gerçekleştirmek.
tamamlamak Verb
aklını başına getirmek, makul düşünmesini sağlamak.
razı etmek, kabul ettirmek, anlaştırmak, aralarını bulmak.
açık artırmayla sattırmak Verb
işi ifrata vardırmak Verb
yerinde icra etmek Verb
yakarak idam etmek Verb
(bir hayvanı veya kimseyi) kapana kıstırmak, çaresiz duruma düşürmek.
savaşa neden olmak Verb
birinin ağzını sulandırmak Verb
(birini) adalete teslim etmek, mahkemeye vermek, ettiğini buldurmak, cezasını çektirmek.
to bring
a criminal to justice/to a court of justice.
(bir kimseden) hesap sormak, sorumlu tutmak.
Someday, he will be brought to the book for his misdeeds:
Onun kötü ve ahlâksızca hareketlerinin hesabı bir gün sorulacaktır.
...'i yargılamak Verb, Law
bir önergeyi genel kurula getirmek Verb
bir kampanyayı başarıyla sonuçlamak sonuçlandırmak Verb
bir kampanyayı başarıyla sonuçlandırmak Verb
birinin suçlu olduğunu ispat etmek.
şikâyetlerini birinin dikkatine sunmak Verb
şikâyetinıbirinin dikkatine sunmak Verb
bir suçluya hak ettiği cezayı vermek Verb
birini adalete teslim etmek Verb
birinin yüreğini titretmek Verb
silahı ateşe hazır duruma getirmek Verb
kösteklemek Verb
mektup bu ba son vermek Verb
bir mektuba son vermek Verb
bir listeyi güncelleştirmek Verb
bir sorunu kesin sonuca bağlamak Verb
meseleyi bir sonuca bağlamak.
birini gülümsetmek Verb
birinin tebessüm etmesine neden olmak Verb
birinin tebessüm etmesini sağlamak Verb
birinin gülümsemesine neden olmak Verb
yelkenleri fora etmek Verb
round figures bir rakamı yuvarlamak Verb
...'e son vermek Verb
büroyu modernleştirmek Verb
büro yu modernleştirmek Verb
yurda yabancı sermaye getirmek Verb
birinin ekmeğine yağ sürmek Verb
kâr kârdır demek Verb
topları birşey üzerine çevirmek.
ikna/ispat etmek, gerçeği kabul ettirmek.
açıklamak, tavzih etmek, iyice anlatmak, kafasına yerleştirmek, ispat etmek, meydana çıkarmak, iyice
belirtmek.
The irrevocability of her decision was brought home to her. A teacher should bring home to children the importance of working hard.
birini nüfuzu ile etkilemek Verb
işi kesin bir sonuca bağlamak.
müzakereleri tatmin edici bir sonuca bağlamak Verb
müzakereleri başarılı bir sonuca vardırmak Verb
şikâyetlerini bildirmek Verb
bir şeye dikkat etmek Verb
bir memlekete barış getirmek Verb
karşılaştırmak Verb
insanları yüzleştirmek Verb
birini etkilemek için baskı yapmak Verb
birini zorla yaptırmaya çalışmak Verb
sıkıştırmak Verb
gönendirmek Verb
birini dilenci yapmak Verb
birinin aklını başına toplatmak Verb
sona erdirmek Verb
hesap verdirmek Verb
hesap verdirmek Verb
husule getirmek Verb
yaptırmak Verb
birinin planlarını akamete uğratmak Verb
birini çıktığı yerden alaşağı etmek Verb
birini hesap vermeye zorlamak Verb
kurala uymak Verb
birinin aklını başına getirmek Verb
(birini) dize getirmek, yenmek, bozguna/hezimete uğratmak, boyun eğdirmek, yola getirmek.
birinin aklını başına getirmek Verb
akıllandırmak Verb
birini mahkemeye vermek Verb
birini ülkenin başına getirmek Verb
birini iktidara taşımak Verb
birini iktidara getirmek Verb
birinin aklını başına toplatmak Verb
birini şartlara uymaya ikna etmek Verb
dize getirmek Verb
boyun eğdirmek Verb
belini bükmek Verb
çaresizliğe sürüklemek Verb
diz çöktürmek Verb
(bir şey) bir hususta birinin gözünü açmak Verb
bir şeyi birine iyice anlatmak Verb
birinin suçlu olduğunu meydana çıkarmak Verb
birşeyi kapatmak Verb
bir şeyi sona erdirmek Verb
birşeye son vermek Verb
birşeyi sonuca bağlamak Verb
birşeyi sonuçlandırmak Verb
birşeye son vermek Verb
birşeye bir son vermek Verb
birşeyi bitirmek Verb
birşeyi durdurmak Verb
birşeyi kullanmak Verb
birşeyi uygulamak Verb
birşeye başvurmak Verb
bir şeyi sona erdirmek Verb
bir şeyi birinin dikkatine sunmak Verb
bir şeye birinin dikkatini çekmek Verb
güncelleştirmek Verb
birinin gözlerinin dolmasına neden olmak Verb
birini ağlatmak Verb
sohbeti birşeye çekmek Verb
lafı birşeye getirmek Verb
sohbetin dönüp dolaşıp birşeye gelmesini sağlamak Verb
konuyu birşeye getirmek Verb
ihlâle son vermek Verb
müzakereleri başarıyla sonuçlandırmak Verb
polis gücü kadro ihtiyacını karşılamak Verb
savaşa son vermek Verb
güncelleştirmek Verb
güncel yapmak Verb
modernleştirmek Verb
yurda yabancı sermaye getirmek Verb
savaşı sona erdirmek Verb
savaşa son vermek Verb
birisinden hesap sormak, sorguya çekmek.
bütün nüfuzumu kullanacağım
kapalı üstü geçmek Verb
rehnin paraya çevrilmesi davası Noun
ifa etmek, (başarı ile) bitirmek, sona erdirmek.
uyuş(tur)mak, anlaş(tır)mak.
yasayı yürürlüğe koymak.
çıban başını koparmak Verb